
Müstesna Mekanın Muhteşem Süsleri
Geleneksel sanatımızdan çini, çok eski zamanlardan beri mimari yapılarda kullanılan en zarif süslemelerdendir. Karahanlılar’ın İslamiyet’le geçmeleriyle başlayan çini serüveni, Anadolu Selçuklularıyla hız kazanır. Sır altı tekniğinin sıklıkla kullanıldığı 16. ve 17. yüzyılda ise çini sanatı, zirveyi yakalamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde sıklıkla cami ve sarayları süsleyen çini, Medine Mescid-i Nebevi’de de bulunmaktadır. İnşa edildiği ilk devirlerde gayet sade olan Mescid-i Nebevi, ilk 80 yıl kısmen bu mütevazı yapısını korumuştur. Onun süsleme ve mozaiklerle tanışması, Emeviler devrinde olmuştur. Velid bin Aldülmelik zamanında Mescid-i Nebevi hem genişletilmiş, hem de yapının süslemesine önem verilmiştir. Halife Velid, bu proje kapsamında Bizans İmparatoru ile temasa geçmiş ve kendisinden özel ustalar talep etmiştir. Şam’dan 40 büyük mozaik pano ile 100 usta, bu işle ilgilenmek üzere Mescid-i Nebevi’ye gönderilmiştir.
1256 ve 1481 senelerinde maruz kaldığı iki büyük yangından sonra Mescid-i Nebevi, geniş kapsamlı bir tadilattan geçer. Bu yangınlardan sonra duvarlarda maziye ait altın mozaikler ve paha biçilemez motifler kalmaz. Mescid-i Nebevi’nin Osmanlı estetiğinin en güzel numunelerinden çinilerle tanışması ise Kanuni Sultan Süleyman devrine rastlar.
Sultan Süleyman Mescid-i Nebevi’le ilgili raporlar talep eder. Bu raporlar sonucunda, Memlük işi mermerlerin haricindeki yerlere çini panoların yerleştirilmesi gündeme gelir. 1532-1540 yılları arasında da Hücre-i Saadet’in dış cephe duvarlarına Şam işi denilen parlak çiniler konulur. Bu çiniler yaklaşık 250 adet kadardır ve Mescid-i Nebevi’nin ilk çinileri olarak bilinir.
Osmanlı sultanları, mukaddes beldelerin bakım, onarım ve güzelleştirilmesi işine ayrı bir özen göstermişlerdir. Bir arşiv belgesinde Sultan 3. Mehmed Han’ın saltanatında Mescid-i Nebevi’de 124.649 altın sarf edilen bir imar faaliyetinden söz edilmektedir. Mescid-i Nebevi’nin ikinci tip çinilerinin üretilip döşenmesi de bu zamana denk gelir.
Mescid-i Nebevi’de çini yoğunluğu Sultan 1. Ahmed Han devrinde artmış, özel olarak üretilen bu çiniler mübarek mekana ayrı bir estetik hava katmıştır. Osmanlı’da çininin zirvesi olarak kabul edilen 16. ve 17. yüzyıl çinilerinin en güzel örnekleri, Medine-i Münevvere’de tam bu devirde kendini gösterir. Bu çini panolar, Sultanahmet Cami için üretilen çinilere tıpatıp benzemektedir. İznik’te çiniler üretilirken muhtemeldir ki aynı panolardan Mescid-i Nebevi’ye de gönderilmiştir. Sultan Ahmed Han’ın Hazreti Muhammed sevgisiyle dolu olduğu bilinen bir gerçektir. Kendisi İstanbul’da ihtişamlı bir cami yaptırırken Mescid-i Nebevi’yi de ihmal etmemiş, kıymetli çinilerin en güzellerini buraya göndermiştir.
4 Kasım 1907 yılında Hücre-i Saadet ve Mescid-i Nebevi’nin bazı yerlerinde çinilerin yenilenmesi gerektiği İstanbul’a bildirilir. Mevcut çinilerin şeması çizilmiş, nereye ne kadar çini gerektiği saraya sunulmuştur. Kısa süre içinde imalatları yapılan 5040 adet çini arşiv belgelerine göre Kütahya’da üretilmiştir. Bunlar, Mescid-i Nebevi için Osmanlıların imal ettiği son çinilerdir (‘Arzın Hazineleri, Fatih Karaboğa, s.373-384).