İznik Mavi Çini Kubad Abad Sarayı ve Çinileri - İznik Mavi Çini
Ülkenizi Seçiniz (Select Your Country)
Dil Seçiniz (Select Language)
BLOG
Kubad Abad Sarayı ve Çinileri

Kubad Abad Sarayı ve Çinileri

3 Mart 2022

Saray, başta yöneticiler olmak üzere toplu­mun üst kesimlerinin zevk-u safa yuvası değildir. Kuşkusuz o da var; ancak saray, politikadan felse­feye, entrikadan kalkınma projelerine, silahşör­lükten aşk, eğlence ve sanata kadar her alanda, eski çağ ve orta çağ toplumlarının tüm beceri ve yaratışlarının en üst düzeyde gerçekleştiği bir ku­rumdur; aynı zamanda önderlerin ve üst kesimin eğitildiği bir akademi gibidir. Bu yüzden sarayı ta­nımak, bir kültürü en yüksek şekliyle tanımaktır. Genellikle haklarında "bu köklü uygarlıklar ülkesini kaba kuvvetle ele geçiren barbarlar" şeklin­de bir imaj yaratılmak istenen Selçukluların, ger­çekte nasıl insanlar olduklarını, nitelik ve düzeyle­rini bize en iyi anlatabilecek varlıkların ve ortam­ların başında onların saraylarını düşünebiliriz.

Selçuklu çağının ünlü tarihçisi İbn-i Bibi, Kubad Abad'ın kuruluşunu şöyle anlatıyor: " I. Alaaddin Keykubad'ın Antalya-Alanya seferinde, o zaman­ ki adıyla Buhayre-i Gurgurum (yani bugünkü Beyşehir Gölü) kıyısında konakladı. Burada, süt gibi tatlı suyu yeşil renkli bir göl vardı. Üzeri ka­difenin kıvrımları gibi dalgalarla dolu göle hayran olan sultan, mimar Saadeddin Köpek'e, güzellik­te cennete benzeyecek bir saray yapılmasını bu­yururken, parlak zekasıyla binanın planını çizerek onun üzerinde açıklamalar yaptı ve sarayı res­metti. Onun üzerine Saadeddin Köpek güzel gö­rüntü yerleri, iç açıcı havuzları bulunan, kemeri­nin kavsi yüksek göğün çatısıyla yarışan, çok süs­lü, geniş ve çok eşyaya sahip olan köşkleri, kısa bir zamanda Sultanın emrine uygun olarak yap­tı " [ibn-i Bibi, 362-363].

Alaaddin Keykubad, eserinin tadını çıkarmaya ne kadar fırsat buldu, belli değil. Buradaki yaşan­tısı edebiyata ve tarihin entrika sayalarına geçen sultan, onun başarısız oğlu II. Gıyaseddin Key­husrev'dir. Babası büyük hükümdar Alaaddin Keykubad'ın 1 Haziran / 237'de Kayseri sarayın­da ziyafette zehirlenmesi olayına bu hayırsız şehzadenin karışmış olması olasılığı vardır. Ken­disini veliaht yapmayacağı anlaşılınca, Alanya'nın eski korsan kralının kızı olan annesi Mahperi Huand Hatun'un işbirliği ile bu işi yaptıklarından kuşkulanılır. Gıyaseddin tahta geçince, Alaad­din'in karizmatik otoritesi ve dahiyane politik becerisiyle Anadolu'nun dışında tuttuğu Moğol felaketini adeta ülkeye davet etmiş, 1243'te Sıivas yakınında Kösedağ'da onlarla giriştiği savaşı kaybederek Selçuklu birliğinin sonunu hazırla­mış, ondan sonra vaktinin çoğunu Kubad Abad ve Alanya saraylarında geçirmiş, Alanya sarayında, belki de babası gibi zehirlendiği için(?) aniden ölüvermiştir.

Ku­bad Abad, araştırmaların ortaya koyduğu ve bugün görüldüğü durumuyla Beyşehir Gölü'nün güney batı kıyısında, Torosların bir kolu olan Anamas Dağ­ları'nın eteklerindeki küçük alüvyon ovasında, gö­le doğru çıkıntı yapan kayalık tepe ile toprak tol denen bronz çağı höyüğü çevresine yayılan bir külliye, bir site harabesidir. Külliyenin içinde Büyük Saray ve Küçük Saray diye adlandırlan iki yapı bulunmaktadır. Büyük Saray, sitenin en kuzeyinde, 50 x 55 m kadar genişlikte ve göle uzanan bir teras üzerine kurul­muştur. Küçük Saray, kareye yakın boyutlardadır ve dış yüzleri düzgün kesme taşlarla kaplıdır. Küçük Saray'ın plan tasarımı ana çizgileriyle Büyük Saray'ı hatırlatır. Ayrıca bu sarayın vezir ve mimar Saadeddin Köpek'e ait olduğu da söylenmektedir fakat bu teori kesinleşmemiştir.

Selçuklu sanatında yalnızca saraylarda kullanı­lan ve mimariye renk katan zengin figürlü çinile­rin yaratıcıları, güçlerini simgeler dünyasıyla bir­leştirerek Selçuklu resim sanatının dinamizmini ve estetiğini oluşturmuşlardır. Büyük Saray ve Küçük Saray çinileri, Selçukluların simgesel dünyasını yansıtan ikonografiyle ilginç resim üslubunu birleştirip, büyülü bir masal atmosferi yaratmaktadır. Bu masal dünyasının en önemli figürü, sarayın ve sultanın simgesi çift başlı kartal tüm heybetiyle karşımıza çıkmakta, diğer kuşlar adeta bunun çevresinde uçuşmaktadır. Orta Asya Türk mitolojisinde, doğayla ilgili inançlar ve şamanlıkla bağıntılı olarak kartal, ko­ruyucu ruh sayılmaktaydı. Pek çok savaş aletinde kartal motifine rastlanması bu yüzdendir.

Sarayın diğer ilginç ve insan figürlü çinilerinde en sık işlenen konu, cepheden görünen ve ‘Türk Oturuşu’ olarak bilinen oturuşla bağdaş kurmuş sultan ve saray ileri gelenlerinin tasvirleridir.

Bir diğer desen, insan yüzlü güneş figürüdür. Surat tasvirinin etrafı stilize edilmiş bitkisel desenlerle süslüdür. Çini merkezine görkemli bir şekilde yerleştirilen güneş motifi, mask gibi, kalın kaşlı, badem gözlü, benekli yanaklı, küçük ağızlı bir insan yüzü taşır. Güneş aydınlığı, iyiliği ve gücü simgeler.

Çinilerdeki Sfenks figürü de ilgi çekmektedir. Sfenksler olağanüstü güçleriyle halkı kötülük ve hastalıklardan, sarayı düşmanlardan koruyan, gövdesi aslan başı insan olan kanatlı yaratıklardır. Kimisi uzun, kimisi kışa saçlıdır. Tepelerinde çeşitli biçimlerde başlıklar bulunur.

Son olarak hayat ağacı ve kuş figürlü yıldızlı figürler, sarayın çinilerinde bolca kullanılmıştır. Hayat ağacı evrenin eksenidir. Şamanın yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü arasında bu eksen boyunca gidip geldiği varsayılır. Meyveli dalların cennet ve ebedi hayat simgesi nar ağacına ait olduğu sanılır. Selçuklu süslemelerindeki kuş figürlerinin çoğu da simgesel anlamlar taşır. Orta Asya’daki inançlarda ve şamanlıkta, ruhlar ölümden sonra göğe kuşlarla taşınır. Her insanın kuş biçiminde koruyucu bir ruhu bulunur. İnsan ölünce bu koruyucu ruh rehberliğinde göğe çıkar.

Daha birçok masalsı motifi bulunan Kubad Abad sarayı çinilerinin bir kısmı, Konya’daki Karatay Müzesi’nde sergilenmektedir. (‘Kubad Abad Selçuklu Saray ve Çinileri, Rüçhan Arık, s.43-165 ve Paşabahçe Mağazası ‘’Kubad Abad ‘Kristalin Çiniler’’’ kataloğu).

E-Bülten

Abone olun, sizi yeni ürünlerden ve duyurulardan haberdar edelim.

İLETİŞİM FORMU